Şüphesiz hamd yalnız Allah'adır. O'na hamd eder, O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerlerinden, amellerimizin kötülüklerinden Allah'a sığınırız. Allah'ın hidayet verdiğini kimse saptıramaz. O'nun saptırdığını da kimse doğru yola iletemez. Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ibadete layık hiçbir ilâh yoktur. O, bir ve tektir, O'nun ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed Allah'ın kulu ve Rasûlüdür. Bundan sonra, Şüphesiz sözlerin en güzeli Allah’ın Kelam’ı, yolların en hayırlısı Muhammed Sallallahu aleyhi ve ve sellem’in yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan çıkarılanlarıdır. Her sonradan çıkarılan şey bid’attir ve her bid’at sapıklıktır. Her sapıklık ta ateştedir. İslam dininde kadın, iffetinin korunmasını, aziz olmasını, konumunun yücelmesini sağlayan üstün bir özen ile karşılanır. Bunun için ona giyiminde ve süslenmesinde ancak açılıp saçılmaktan dolayı meydana gelebilecek kötülüklere koruyucu bir engel olması için bazı şar...
Anlatılacak olan kıssa, tesettürü yerine getirmeyen bütün kızların iyice düşünmeleri gereken bir kıssadır. İnşaallah bu onların da tesettüre girmelerine bir vesile olur. Bu kıssa gerçekten bütün kızlar için önemlidir: Bu kıssa, yaşadığı zorluklar neticesinde tesettüre girmiş olan kızlardan birinin başına gelmiş olan gerçek bir olaydır ve mü’minlerin annelerine benzemek demek olan bu şerefli örtünmeye henüz girmemiş olan bütün kızlar için bir öğüt içermektedir. Kıssanın kahramanı olan kız, bu günlerdeki diğer kızlar gibi, hayatı gezip eğlenmekten ibaret gören, herhangi bir sorumluluk taşımayan, namaz kılmayan, dininin emirlerini yerine getirmeyen bir görüntüdeydi. Ölümü asla düşünmezdi. Hayatın hep lezzetlerle ve şehvetlerle devam edeceğini sanıyordu. Bu kız da modaya uyarak dar ve bedenini belli eden ince elbiseler giyiyor, kendisini görenlerin arasında geziyordu. Bununla beraber kalbini yokladığında mutlu olmadığını hissediyordu. Bu yaptıklarıyla mutlu olacağını sanıyordu. Lakin...
Şeyh Ahmed es-Suveyyan Bangladeş’te meydana gelen şu kıssayı anlattı: Davet amacıyla Bangladeş’te bulunuyordum. Göz hastalıklarının tedavisi için çadır kurmuş olan bir tabip ve bir grup ile birlikteydim. Tabibe yaşlı bir adam yaklaştı. Yanında çekingen ve tereddüt halinde bulunan bir kadın vardı. Tabip onu muayene için yaklaştığında kadın ağlamaya başladı ve korkudan titriyordu. Tabip onun hastalıktan dolayı ağladığını zannetti ve durumu kadının kocasına sordu. Adam gözleri yaşla dolu bir halde dedi ki: “Acıdan dolayı ağlamıyor. Bilakis yabancı bir erkeğe karşı yüzünü açmak zorunda kaldığı için ağlıyor. Dün gece endişeden dolayı uyumadı, beni çok yordu. Bana şöyle diyordu: “Yüzümü açmama razı mı olacaksın?” Ona iman üzerine ağır yemin edip Allah’ın bunu ona mubah kıldığını, çünkü kendisinin zaruret halinde bulunduğunu söylemedikçe tedaviye gelmeyi kabul etmedi.” Neticede kadının gözüne başarılı bir ameliyat uygulandı ve gözündeki beyaz su gidip Allah Azze ve Celle’nin izniyle tek...