Örtünmek Hayadır
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur:
“Muhakkak ki her dinin bir
ahlâkı vardır. Şüphesiz İslam’ın ahlâkı da hayâ’dır.”[1]
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Hayâ ve iman bir araya getirilmiştir.
Bunlardan biri kaldırıldı mı diğeri de kaldırılır.”[2]
Ebu Hureyre radiyallahu anh’den:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İman altmış küsur veya yetmiş
küsur şubedir. En üstünü “Lâ ilahe illallah (Allah’tan başka ibadete layık hak
ilah yoktur)” sözü, en düşüğü yoldan eziyet veren bir şeyi kaldırmaktır. Hayâ
da imandan bir şubedir.”[3]
Ragıb el-İsfehânî rahimehullah
şöyle demiştir: “Hayâ; nefsin her türlü çirkinlikten çekinmesi olup, insanın
temel özelliklerinden biridir. Hayâ ilk olarak temyiz (ayırt etme) gücünün
gelişmeye başladığı çocukluk çağında görülür. Allah Teâlâ hayâ duygusunu
insanlar için caydırıcı bir güç olarak yaratmıştır. İnsan, bu caydırıcı güç
sayesinde şehvetin yöneleceği çirkin davranışlardan uzak duracak ve hayvan
düzeyine inmekten kurtulacaktır.Hayâ, korku ve iffet duygularının karışımından
oluşur. Bu nedenledir ki, hayâ sahibi fâsık olmadığı gibi, fâsık da hayâ sahibi
olamaz. Çünkü iffet ve fısk insanda bir araya gelmez. Gözüpek birinin hayâ sahibi
olması da az görülen bir durumdur. Çünkü hayânın değişmez esası olan korku,
yiğitlik ve gözüpeklik ile genelde bir arada bulunmaz. Bu ikisinin birlikteliği
sık görülemediği için şairler yiğitlik ve hayâyı birlikte övmeyi tercih etmişlerdir…
Hayâ ile çekingenlik
kastedildiğinde yalnız gençler için bir övgü sayılır. Çirkin fiillerden uzak
durma kastedildiğinde genç yaşlı herkes için bir övgü olarak kullanılır.”[4]
“Arsızlık (vekâhet) ise her dilde
kınanmış bir davranış olup, kişinin insanlığından sıyrılmasıdır. Arsızlık,
kişinin çirkin davranışa alışmasıdır…
Hayâ duygusunu kazanma yollarına
gelince, deriz ki: Kişi kötü bir şey yapmaya yeltendiğinde hemen değer verdiği
birini aklına getirmeli ve onu görür gibi olmalıdır. Kişi, değer verdiği
kimselerden her zaman çekinir. Hayvanlardan ve çocuklardan çekinmediği gibi,
temyiz gücüne sahip olmayan hastalardan da çekinmez. Cahile göre, âlimden, bir
kişiye göre kalabalıktan daha çok çekinir. İnsanın hayâ ettiği varlıklar;
birincisi insanlar ki, en çok onlardan hayâ edilir. İkincisi kişinin
kendisidir. Üçüncüsü de Allah Teâlâ’dır.
İnsanlardan hayâ etmesine rağmen
kendisinden hayâ etmeyen bir kimse, kendine değer vermeyen biridir. Her
ikisinden de hayâ etmesine rağmen Allah Teâlâ’dan hayâ etmeyen kimse, O’nu
hakkıyla bilmeyen biridir. Çünkü Allah Teâlâ’yı hakkıyla bilerek yücelten kişi,
gizli yaptığı her işi görüp işittiğini bilerek O’nu kızdırmaktan çekinir. Allah
Teâlâ’yı bilmeyen biri, O’nu nasıl yüceltebilir ve gizli açık herşeyinde O’nun
haberdar olduğunu nasıl düşünebilir?!”[5]
Ragıb el-İsfehani’nin insanlardan
hayâ etmek hakkında söylediklerine şu ayet delâlet eder:
“And olsun kadın onu
arzulamıştı eğer rabbinin kesin burhanını görmeseydi, o da onu arzulayacaktı.
Ondan fenalığı ve fuhşu giderelim diye böyle yaptık. Çünkü o, muhlis
kullarımızdandı.” (Yusuf 24)
İbn Abbas radıyallahu anhuma bu
ayet hakkında şöyle demiştir:
“Yusuf aleyhi's-selâm, Cibril
aleyhi's-selâm’ı Yakub aleyhi's-selâm’ın suretinde, parmaklarını ısırmış ve
kendisini tehdit eder halde gördü. Korktu ve şehveti parmak uçlarından çıktı.”[6]
Yine şu hadis de aynı manaya
delalet eder: Ebu Umame radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Kavmin içinde itibar sahibi
bir kişiden nasıl hayâ ediyorsan, Allah’tan da öylece hayâ et.”[7]
Muhammed b. Sirin şöyle demiştir:
“Zeyd b. Sabit radiyallahu anh Cum’a namazına gittiğinde (geç kaldığından)
insanların dağılmakta olduklarını gördü ve hemen bir eve girdi ve orada namaz
kıldı. Ona: “Mescide gitseydin ya?” dedim. Dedi ki:
“Muhakkak ki insanlardan hayâ
etmeyen, Allah’tan da hayâ etmez.”[8]
Kişinin kendi nefsinden hayâ
etmesine şu hadis delâlet eder:
Ebu Mes’ud el-Bedrî radiyallahu
anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Muhakkak ki insanların
yetiştiği ilk nübüvvet sözlerinden biri de: “Utanmazsan dilediğini yap”
sözüdür.”[9]
Allah’tan hayâ hakkında
söylenenlere ise şu ayet delâlet eder:
“Allah’ın gördüğünü bilmez
mi?” (Alak 14)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den
gelen rivayette Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ihsan’ı şöyle tarif
etmiştir:
“Allah’ı görüyormuşsun gibi
O’ndan korkmandır. Zira sen O’nu görmesen de muhakkak O seni görmektedir.”[10]
Allah’tan hayâ etmeyen kimseler
hakkında tehdit gelmiştir:
Sevban radiyallahu anh’den:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ümmetimden bazı kavimler
biliyorum ki, kıyamet gününde Tihâme dağları gibi amelleriyle getirilirler,
Allah Azze ve Celle o amelleri saçılmış zerrelere çevirir.” Sevban
radiyallahu anh dedi ki: “Ey Allah’ın rasulü! Bize onların özelliklerini anlat
ki, bilmeden onlardan olmayalım.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
“Onlar kardeşlerinizden, sizin
cildinizdendir. Sizin nasip aldığınız gibi geceden de nasiplerini alırlar. Lakin
onlar yalnız kaldıklarında Allah’ın haramlarını çiğneyen kimselerdir.”[11]
[1]
Hasen. İbn Mâce (4181-82) Ebû Ya'lâ
(8/269) Taberânî Evsat (2/210) el-İsmaili Mu’cem (255) Ebû Nuaym
Hilyetu'l-Evliyâ (3/220) Hatib Tarih (7/239) Beyhakî Şuab (6/136)
[2]
Sahih. Hâkim (1/73) Beyhaki Şuab
(6/140) Ebu Nuaym Hilye (4/297) İbnu’l-Buhteri, Musannefat (570/74)
[3]
Sahih. Muslim (35) Buhârî (9)
[4] Ez-Zerîa
İlâ Mekârimi’ş-Şeria (s.215)
[5]
Ragıb el-İsfehani, Ez-Zeria (s.216)
[6]
Sahih mevkuf. Abdurrazzak Tefsir
(1/321) Said b. Mansur Tefsir (1116) Taberî (13/87-89) İbn Ebî Hâtim (7/3123,
3126, 3127) Hâkim (2/346)
[7]
Hasen. Taberânî (8/228) İbn Adiy
el-Kamil (2/136) el-Elbani es Sahiha (3559) İsnadında Ali b. Yezid vardır.
* Muaz b. Cebel radiyallahu anh’den şahidi:
Mervezi Ta’zimu Kadri’s-Salat (825) Bezzar Keşfu’l-Estar (2172) isnadında İbn
Lehia vardır. Hadis hasen derecesine çıkmaktadır. Bkz.: el-Elbani es-Sahiha
(3559)
[8]
Sahih mevkuf. Abdurrazzak (3/232) İbn
Ebî Şeybe (1/466)
[9]
Sahih. Buhârî (3483-84, 6120)
[10]
Sahih. Buhârî (50, 4777) Muslim (9)
[11]
Sahih. İbn Mâce (4245) Taberânî Evsat
(5/46) Taberânî Sagir (662) Ru’yanî (651) Deylemî (7715) el-Elbani es-Sahiha
(505)